Gelibolu, sıcak yaz günü tam bir öğlen vaktinde karşımıza çıktı.Ayak üstü bir hasbıhalden sonra..abla bir dolaş ben..i ..sıcağa aldırma dedi..Eywallah..dedim.Taş sokalara seyirttik..Önce Gelibolu kalesi..Taş bina ..Piri Reis ten kalma, daracık merdivenler güzel bir deniz manzarası..İçerisi serin..tarih kokuyor..Dışarı çıktığımızda orda da trafiğin işkenceye dönüştüğünü gördük..İskeleye yürüyüp balıkçılarla balık konuştuk..balıkçılarla son çıkan ay fon konuşacak halimiz yok tu.sıcak çok fazla çünkü.. dostlukları hoşumuza gitti..Bizi Eylül ayında Lüfer e davet ettiler..
sonra..dağlar,denizler..
tepe de bir kuşbakışı....
Mürefte..
pazar kurulmuştu orta da malum...üzümler..çok lezzetliy dii..
Ömer Hayyam demiş ki..
Can bir şaraptır, insan onun destisi;
Beden bir ney gibidir, kan o neyin.. sesi.
Hayyam, bilir misin nedir bu ölümü varlık:
Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.
sokak arasında..bir şarapçı ve mahsenini dolaştım..
bu resimleri çektim..şaraplar söyledikleri gibi içimi güzel hem de ucuz..tavsiye ederim..Mürefte de Bağ evi..diye geçiyor, gidin görün..Eylül de taze şarap içmeye davet ettiler..Gelibolu insanı daveti çok seviyor..